Sevdalı Tutsak

288,00

Jean Genet’ye yaklaşık yirmi yıl süren yazınsal sessizliğini bozduran son kitabı Sevdalı Tutsak’ı sunuyoruz bu kez. Yazarın 70’li yıllarda Filistinlilerin ve siyah Amerikalı devrimcilerin arasında yaşadıklarını anlattığı Sevdalı

Barkod: 9789755394534 Dizi: Yeraltı Edebiyatı

Stokta

Açıklama

Jean Genet’ye yaklaşık yirmi yıl süren yazınsal sessizliğini bozduran son kitabı Sevdalı Tutsak’ı sunuyoruz bu kez. Yazarın 70’li yıllarda Filistinlilerin ve siyah Amerikalı devrimcilerin arasında yaşadıklarını anlattığı Sevdalı Tutsak, 1986 yılında yayımlandığında yolunu şaşırmış, yaşlı bir aşırı solcunun yazdığı “terorist” bir metin olarak yuhalansa da, Genet’nin edebiyatçı olarak değerinin bir kez daha teyit edilmesini sağlamıştı. Proust ve Céline’le eş tutulan yazarın ilk dönem yapıtlarının “bütün o kutsal ateşi ve şiiri”nin Sevdalı Tutsak’ta da var olduğuna dikkat çekilmişti.

Filistin halkının derin acısında esin bulan, İsrail’in Sabra ve Şatila’daki Filistin kamplarında giriştiği katliamlar karşısında şok geçiren Genet’nin bu yapıtında sanatını, siyasi duruşunu ve insanlığını bir arada buluyoruz. Zira yazar Sevdalı Tutsak’ta 1970-1984 yılları arasında Filistin kamplarında ve Amerika’da Kara Panterler’in yanında yaşadıklarınıanlatmakla kalmıyor, edebiyat ve felsefe hakkındaki görüşünü, yaşam anlayışını, gerçek arayışını da büyük bir ironiyle ve bağımsız bir ruhla dile getiriyor.
“Gerçeğin içindeki güzelliği arıyorum,” diyordu Jean-Paul Sartre’ın azizlik payesi verdiği Genet. Onun için gerçeğin peşinde koşmak belki de tek varoluş nedeniydi. Filistin,politik bir yansımadan çok geçmişi, kendisi ve bir halkla yüzleşme alanıydı. El Fetih’le çıktığı yolculukta gördüğü, hissettiği, yaşadığı her şeyin kendi yaşamında bir karşılığı vardı. İsyan eden halklar çekiyordu Genet’yi.

Sevdalı Tutsak, gerçeğe ulaşmak uğruna görüneninaltındakini amansızca kurcalayan, Filistin hareketi ve
kendisiyle hesaplaşan bir yazarın acıyı, hüznü, ama aynı zamanda umudu da barındıran “entelektüel” çığlığıdır. Genet uzmanı Albert Dichy’nin “hastalığın ve ölümün gölgesinde” yazılmış ve yüzyılın son devrimcilerine ithaf edilmiş anıtsal bir yapıt olarak nitelediği bu kitabın, yazarın en önemli yapıtlarını okurla buluşturmak üzere çıktığımız yolculukta görkemli bir durak olacağı inancındayız.

Künye

Marka

Yayın No

1000

Yazar

Dizi Editörü

Derleyen

Yayıma Hazırlayan

Son Okuma

Kapak Fotoğrafı

Kapak İllüstrasyonu

Katkıda Bulunan

Düzelti

Yaş Grubu

Editörler

Sayfa Sayısı

0

Baskı

0

Yazar

Jean Genet

(D. 19 Aralık 1910 – Ö. 15 Nisan 1986) Paris’te doğdu. Evlilikdışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terk edildi, on yaşına değin bir yetimhanede ve Morvan’da bir çiftçi ailesinin yanında kaldı. On yaşındayken girdiği ıslahevinden 1926’da kaçarak Fransız sömürge birliklerine katıldı. Kısa bir süre sonra oradan da kaçtı ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, kaçakçılık olaylarına karışarak tam bir serseri gibi yaşadı. İşlediği suçlar yüzünden sık sık hapse girdi. 1948’de Fransa’da hırsızlık yüzünden onuncu kez yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu arada, 1942’de hapiste yazmış olduğu Notre-Dame des fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) adlı ilk romanı André Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekti. Bu yazarların cumhurbaşkanına verdikleri bir dilekçe üzerine bağışlandı.Romanlarında oldukça şiirsel bir dil kullanan Genet, kendi özyaşamından yola çıkarak, yakından tanıdığı yeraltı dünyasını korkusuzca betimler. Hırsızlar, katiller, kaçakçılar, fahişeler, eşcinsellerle dolu olan bu dünyanın pisliği ve şiddeti, Genet’nin güçlü anlatımıyla şaşırtıcı bir güzellik kazanır. Oyunlarında ise bu özyaşamsal yöntemi bir yana bıraktığı görülür. Oyun kahramanlarının da romanlardaki insanlar gibi toplumdışına itilmiş kimseler olmalarına karşın, onun bu oyunlarda yaşamla ilgili düşüncelerinin özünü dile getirmeye çalıştığı söylenebilir.Genet bu yapıtlarında yaşamın bir tanımını vermeye çalışır. Ancak ona göre, yaşam yaşanarak kavransa bile, tam anlamıyla açıklanamayacağı için böyle bir tanım olanaksızdır. Her insanın bir kimliği vardır ama insan kendi kimliğini algılayamaz; kendisinin düşsel bir yansısını başka bir insanın gözünde görebilir.

0