Hizmetçiler

75,00

Uzun yıllardır Hanımefendi’nin emrinde çalışan Solange ve Claire, yaşama tutundukları “oyunun” son dakikalarını yaşamaktadır. Taparcasına sevdikleri, saygıda kusur etmedikleri, varlıklarını borçlu oldukları Hanımefendi’yi

Barkod: 9786053146261 Dizi: Yeraltı Edebiyatı

Stokta

Açıklama

Uzun yıllardır Hanımefendi’nin emrinde çalışan Solange ve Claire, yaşama tutundukları “oyunun” son dakikalarını yaşamaktadır. Taparcasına sevdikleri, saygıda kusur etmedikleri, varlıklarını borçlu oldukları Hanımefendi’yi öldürmeye karar vermişlerdir. Bir cinayetin işleneceği bu gece, dizginlenemeyen arzuların iktidarı devralışına, değişen rollerin kaosuna, aynaların kırılmasına, şiddetin salıverilmesine, kurtuluşa yıkımda ulaşanların zaferine sahne olacaktır.

İlk defa 1947 yılında sahnelenen Jean Genet’nin Hizmetçiler’i, hiç kuşkusuz, yirminci yüzyıl Batı edebiyatının en öne çıkan, en tartışmalı, en çığır açıcı metinlerinden biridir. Yazıldığı günden bu yana tüm dünyada en çok sahnelenen oyunlardan biri olmayı sürdüren Hizmetçiler, olanaklarını zorlayan sayısız yorumla sahneye taşınmış, metin ve temsil bağlamında çok sayıda okumaya, araştırmaya konu olmuştur.

Jean-Paul Sartre’a göre Genet edebiyatının kusursuz örneği olan Hizmetçiler, bu edebiyatın neredeyse tüm kurucu unsurlarını bir araya getirmesiyle apayrı bir yere ve öneme sahiptir. Solange, Claire ve Hanımefendi’nin oluşturduğu üçlü, şiddetin dümene geçip tüm hâkimiyeti ölüme devretmeye hazırlandığı gecede, tanımlanmış rollerinin ötesine geçip geçmeme kararını vermekle sınanır. Toplumsal kimliklerinin doğurduğu baskı yüzünden, işlerini kusursuz yapmaya gayret ederken arzularını bir yanılsama oyununa dönüştürmek, kılık değiştirmek, kendi varoluşlarını yadsımak zorunda kalan Hizmetçiler, bu nihai törende, İyi’nin ve Kötü’nün meçhul sınırında, masumiyetin ve günahın tanımını sorgular ve sorgulatırlar. Sartre’a göre Hizmetçiler’de İyi sadece bir yanılsamadır. Kötü, kendini İyi’nin yıkıntıları üzerinde inşa eden bir Boşluk’tur.

Hemen her cümlesi çoklu anlam katmanlarına sahip, düz görüntüsünün ardında fazlasıyla karmaşık, iç içe geçmiş bir söylem labirenti barındıran ve bu yönüyle günümüzde bile yepyeni yorumlarla zenginleşebilen Hizmetçiler’in asıl odağı, belki de her şeyden öte, sevmektir. Yine Sartre’ın sözleriyle, peki birbirlerini seviyor mudur bu kadınlar? Yoksa nefret mi ediyorlardır? Tutkuyla nefret ediyorlardır birbirlerinden, tıpkı Genet’nin tüm kişileri gibi.

Künye

Marka

Yayın No

1654

Dizi

Dizi No

121

Orijinal Adı

Les Bonnes

Yazar

Çevirmen

Son Okuma

Sayfa Sayısı

80

Baskı

1

Basım Yeri

İstanbul

Yayım Tarihi

Yazar

Jean Genet

(D. 19 Aralık 1910 – Ö. 15 Nisan 1986) Paris’te doğdu. Evlilikdışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terk edildi, on yaşına değin bir yetimhanede ve Morvan’da bir çiftçi ailesinin yanında kaldı. On yaşındayken girdiği ıslahevinden 1926’da kaçarak Fransız sömürge birliklerine katıldı. Kısa bir süre sonra oradan da kaçtı ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, kaçakçılık olaylarına karışarak tam bir serseri gibi yaşadı. İşlediği suçlar yüzünden sık sık hapse girdi. 1948’de Fransa’da hırsızlık yüzünden onuncu kez yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu arada, 1942’de hapiste yazmış olduğu Notre-Dame des fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) adlı ilk romanı André Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekti. Bu yazarların cumhurbaşkanına verdikleri bir dilekçe üzerine bağışlandı.Romanlarında oldukça şiirsel bir dil kullanan Genet, kendi özyaşamından yola çıkarak, yakından tanıdığı yeraltı dünyasını korkusuzca betimler. Hırsızlar, katiller, kaçakçılar, fahişeler, eşcinsellerle dolu olan bu dünyanın pisliği ve şiddeti, Genet’nin güçlü anlatımıyla şaşırtıcı bir güzellik kazanır. Oyunlarında ise bu özyaşamsal yöntemi bir yana bıraktığı görülür. Oyun kahramanlarının da romanlardaki insanlar gibi toplumdışına itilmiş kimseler olmalarına karşın, onun bu oyunlarda yaşamla ilgili düşüncelerinin özünü dile getirmeye çalıştığı söylenebilir.Genet bu yapıtlarında yaşamın bir tanımını vermeye çalışır. Ancak ona göre, yaşam yaşanarak kavransa bile, tam anlamıyla açıklanamayacağı için böyle bir tanım olanaksızdır. Her insanın bir kimliği vardır ama insan kendi kimliğini algılayamaz; kendisinin düşsel bir yansısını başka bir insanın gözünde görebilir.

0