Denizci

180,00

Jean Genet, bu kez “başyapıtı” olarak nitelenen Denizci’yle karşımızda. Bizi şiddetin estetiğine davet ederken, insan doğasının uçsuz bucaksız karanlıklarına sürüklüyor yine. Her zamanki küstahlığı, radikalliği ve

Barkod: 9789755394077 Dizi: Yeraltı Edebiyatı

Stokta

Açıklama

Jean Genet, bu kez “başyapıtı” olarak nitelenen Denizci’yle karşımızda. Bizi şiddetin estetiğine davet ederken, insan doğasının uçsuz bucaksız karanlıklarına sürüklüyor yine. Her zamanki küstahlığı, radikalliği ve anlatısındaki sonsuz özgürlükle… Diğer kitaplarında kendi benliğini parçalayarak, dağıtarak, damıtarak sergileyen yazar, bu romanında ilk kez parçalanma, dağıtma, damıtma sürecinin kendisini, “O” diye adlandırıp nesneleştirerek, metinle arasına mesafe koyarak, metne yabancılaşarak dile getiriyor.

Bir yazarlar kuşağının oluşmasına ve kendini özgür hissetmesine yardımcı olan, ardından gelenlere izleyebilecekleri ışıklı bir yol bırakan, her geçen yıl değeri daha çok anlaşılan ve hayranlık duyulan, zamana direnç gösteren unutulmaz yapıtların yaratıcısı, büyük edebiyatçı Genet bu romana mekân olarak Fransa’nın Brest kentini seçmiş. Denizcilerden, eşcinsellerden ve canilerden oluşan, polislerle genelev patronlarının da zaman zaman arzı endam ettiği bir muhitte, baş kahramanı Querelle’in dramını o renkli, güçlü, şiirsel anlatımıyla aktarıyor. Eşcinsel denizci Querelle, yaşamın kıyısındaki bu insanların arasında yasadışı olaylara, cinayetlere karışır. Querelle “kavga” demek. Erkek ismi olarak kullanıldığında Genet’ye özgü bir tersine dönmeyle meleklik, saflık, suçsuzluk gibi anlamlar da ediniyor. Ama burada söz konusu olan kendi başına suçsuzluk değil; suçun kendisinden fışkıran bir suçsuzluk. Suçu başkaları üzerinden değil, kendi üzerinden düşünmeye davet eden bir suçsuzluk.

Yazar bu romanında eşcinsellik, hırsızlık ve ihanetin sözcülüğünü açık saçık bir tavırla üstleniyor. Ancak Jean Cocteau’nun deyişiyle, “hiç de müstehcen olmayan bir müstehcenlik”le. Edebiyata “skandal yaratan bir yazar” olarak giren, yıllar geçtikçe yapıtlarının gücünden hiçbir şey yitirmediği anlaşılan Genet, Witold Gombrowicz’e göre, “modern güzelliğin bir örneğini sunmak”tan başka bir şey yapmamıştır aslında. Denizci’nin 1982 yılında bir başka dâhi, Alman sinemasının ünlü yönetmeni Fassbinder tarafından unutulmaz bir filminin çekildiğini de hatırlatalım.

Künye

Marka

Yayın No

1000

Yazar

Dizi Editörü

Derleyen

Yayıma Hazırlayan

Son Okuma

Kapak Fotoğrafı

Kapak İllüstrasyonu

Katkıda Bulunan

Düzelti

Yaş Grubu

Editörler

Sayfa Sayısı

288

Basım Tarihi

Baskı

2

Yazar

Jean Genet

(D. 19 Aralık 1910 – Ö. 15 Nisan 1986) Paris’te doğdu. Evlilikdışı bir çocuk olduğu için annesi tarafından terk edildi, on yaşına değin bir yetimhanede ve Morvan’da bir çiftçi ailesinin yanında kaldı. On yaşındayken girdiği ıslahevinden 1926’da kaçarak Fransız sömürge birliklerine katıldı. Kısa bir süre sonra oradan da kaçtı ve Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde hırsızlık, kaçakçılık olaylarına karışarak tam bir serseri gibi yaşadı. İşlediği suçlar yüzünden sık sık hapse girdi. 1948’de Fransa’da hırsızlık yüzünden onuncu kez yargılandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Bu arada, 1942’de hapiste yazmış olduğu Notre-Dame des fleurs (Çiçeklerin Meryem Anası) adlı ilk romanı André Gide, Jean Cocteau ve Jean-Paul Sartre gibi ünlü yazarların dikkatini çekti. Bu yazarların cumhurbaşkanına verdikleri bir dilekçe üzerine bağışlandı.Romanlarında oldukça şiirsel bir dil kullanan Genet, kendi özyaşamından yola çıkarak, yakından tanıdığı yeraltı dünyasını korkusuzca betimler. Hırsızlar, katiller, kaçakçılar, fahişeler, eşcinsellerle dolu olan bu dünyanın pisliği ve şiddeti, Genet’nin güçlü anlatımıyla şaşırtıcı bir güzellik kazanır. Oyunlarında ise bu özyaşamsal yöntemi bir yana bıraktığı görülür. Oyun kahramanlarının da romanlardaki insanlar gibi toplumdışına itilmiş kimseler olmalarına karşın, onun bu oyunlarda yaşamla ilgili düşüncelerinin özünü dile getirmeye çalıştığı söylenebilir.Genet bu yapıtlarında yaşamın bir tanımını vermeye çalışır. Ancak ona göre, yaşam yaşanarak kavransa bile, tam anlamıyla açıklanamayacağı için böyle bir tanım olanaksızdır. Her insanın bir kimliği vardır ama insan kendi kimliğini algılayamaz; kendisinin düşsel bir yansısını başka bir insanın gözünde görebilir.

0