Akla Veda

243,00

Özgürlükçü düşüncenin en önemli isimlerinden olan Feyerabend bu kitabında putkırıcılığını son kerteye vardırıyor. Akıl’la vedalaşıp onu “azat ediyor.” Amacı ne peki? Tarihi, aydınlıkla karanlığın amansız savaşı diye

Barkod: 9789755390864 Dizi: İnceleme

Stokta

Açıklama

Özgürlükçü düşüncenin en önemli isimlerinden olan Feyerabend bu kitabında putkırıcılığını son kerteye vardırıyor. Akıl’la vedalaşıp onu “azat ediyor.” Amacı ne peki? Tarihi, aydınlıkla karanlığın amansız savaşı diye görenlerin sandığı gibi bizi “ortaçağ karanlıkları”na döndürmek, hatta “mağara adamı”na çevirmek mi istiyor? Akılcılığa karşı dogmatizmi mi savunuyor; “kahrolsun bilim”, “yaşasın din” mi diyor? Hayır!Feyerabend dogmatizmden değil kültürel çeşitlilikten yana! Ona göre, Batı bilimciliği, yerel gelenekleri yok ederek dünyayı tektipleştirir ve birçok toplumsal ve ekolojik soruna yol açar. Batı bütün bunları yaparken, kendini hep Akıl ve Nesnellik kavramlarıyla meşrulaştırmaya çalıştığı için de, bu büyük harfli “Akıl”dan kurtulmayı amaçlar Feyerabend. Düşünmeye değil, düşünceyi ve aklı dar sınırlar (kendi deyişiyle “teorik gelenekler”) içine hapseden akılcılık benzeri düşünme(me) kalıplarına karşı çıkar. İnsanlığa büyük hizmetleri olduğunu düşündüğü bilim pratiğini ve bir faaliyet olarak bilimi sonuna kadar destekler. Bilimadamlarını insani ve toplumsal kaygılarla hiçbir bağı olmayan tümevarım makinelerine çeviren, bilimin tüm diğer insani girişimleri hükümsüz kıldığına inanan ve bilimi akılcı bir yöntem’e indirgeyerek yurttaşlar üzerinde, onların denetimi dışında kalan, bir iktidar odağı haline getiren teorilere saldırır. Bilginin aşırı uzmanlaşmasının tehlikelerine dikkat çekerek bilimin demokratikleştirilmesinden yana olur. Bilimsel bilginin, insani ilgi ve değerleri içine alan daha geniş bir bakış açısına, insanı doğa ve toplumdan ayrı değil onun bir parçası olarak gören bir tavra, bir felsefeye göre tartıya vurulması gerektiğini savunur.Bu tavrı geliştirecek olanlar da bilimadamları ya da “doğruluk”, “Akıl” gibi soyut fikirlerin müptelası olan entelektüeller değil, yurttaşların kendileridir ona göre.Feyerabend Grek sanatı ve düşüncesinden Kilise ile Galile arasındaki savaşa, Aristoteles’in kontinyum teorisinden kuantum fiziğine, “demokratik göreci” bir perspektiften zehir zemberek eleştiriler yönelttiği Popperci akılcılıktan Mach’ın hakkı yenmiş araştırma kuramına, kıyaslanamazlıktan yaratıcılık fikrinin zaaflarına kadar birçok konuyu kışkırtıcı ve ufuk açıcı bir üslûpla ele alıyor. Ana fikir ne mi? Şöyle denebilir belki: “Akıl faşizmi”ne karşı ayaklanalım!

Künye

Marka

Yayın No

107

Dizi

Dizi No

55

Orijinal Adı

Farewell to Reason

Yazar

Çevirmen

Yayıma Hazırlayan

Kapak Tasarım

Kapak Düzeni

Dizgi

Baskı

3

Basım Yeri

İstanbul

Baskı Tarihi

Yazar

Paul Feyerabend

13 Ocak 1924’te Viyana’da doğdu. Avusturya asıllı ABD’li filozof. Bilimsel gelişmenin ancak yeni kuramların eskilerini yadsımasıyla sağlanabileceğini ileri sürmüş, bu bağlamda “anarşist” olarak nitelediği bir metodoloji geliştirmiştir. Viyana Müzik Akademisi’nde öğrenimini tamamlayarak 1951’de buradan doktor unvanını aldı. 1951-56 arasında Viyana Bilimler ve Güzel Sanatlar Enstitüsü’nde ardından 1958’e değin Bristol Üniversitesi’nde ders verdi. 1958’de ABD’ye göç etti. 1959’dan sonra Berkeley’deki California Üniversitesi’nde ve Zürih’te öğretim üyeliği yaptı. 1994’te öldü. Feyerabend çalışmalarını bilim felsefesi üzerinde yoğunlaştırdı. Göreci ve adcı bir tutumu benimsedi; bu alanda özellikle Karl Popper’in de etkisiyle eleştirel görüşler öne sürdü. Bilimsel bir açıklamada kullanılan terimlerin anlamlarının yeni açıklamalarla zamanla değişebileceğini ileri sürerek, açıkladığı olguyu değişmez ve evrensel kabul eden hipotetik-tümdengelim yönteminin geçersizliğini göstermeye çalıştı. Her yeni kuramın, açıklanan olguyu belli bir ölçüde değiştirdiğini, eski kuramı yadsıdığını savunan Feyerabend, eski kuramdan yeni kurama geçiş döneminin uzun sürdüğünü, bunun da düşünce sistemlerinde dogmatik bir tutuma yol açtığını ileri sürdü. Eski kuramların bilim alanında kalıcı izler bıraktığı gibi, günlük dilin terimlerine de belirli anlamlar yüklediğini belirtti. Bu bağlamda anlama yetisini ele aldı ve bu yeti üzerindeki günlük söylemi, sara nöbetlerini “cin tutma”ya bağlayan ortaçağ açıklamalarına benzetti. “Cin tutma” günümüzde beynin belli bir durumuyla özdeşleştiriliyorsa, bu “cin tutma” gibi bir durumun olmadığı anlamına gelirdi; böylece ortaçağa özgü bakış açısı yadsınıyordu. Feyerabend bu yolla zihin ile beyni özdeşleştirerek alışılmış kuramların dışına çıktı, zihin kavramı üzerine kurulu anlayışı yıkmaya çalıştı.

0